Kapıdan içeri girdiğinde gözleri bitmek bilmeyen kırmızı halının üzerindeydi. Ayaklarını yerde sürüyerek ilerlemeye başladı. Karşısına çok iyi giyimli bir adam çıkıp da: - Hoşgeldiniz efendim, diye durdurmasaydı halıyı zımparalamaya devam edecekti. Adamı baştan aşağı süzdü. Boş bakışları yaklaşık yirmi saniye sürünce bu garip duruma daha fazla dayanamayan iyi giyimli adam hitabını yineledi: - Hoşgeldiniz efendim, buyrun şöyle oturun. Bunu duyunca kendini çok önemli biriymiş gibi hissetti, sesini kalınlaştırarak: - Hoşbuldum, hoşbuldum. Eh, oturayım bari, dedi ve adamın gösterdiği yere yerleşti. Bir iki dakika sonra kırmızı papyonlu başka bir adam geldi ve: - Hoşgeldiniz, ne alırsınız? dedi. - Ne alayım? - Efendim lezzetli yemeklerimiz var. - O zaman çok açım, ...